Hyaluronik asit (HA), 1934 yılında Meyer ve Palmer tarafından oküler (göz) sığır vitreusunda keşfedilmiştir. İlk keşfedildiğinde asit özelliğinde olduğu değerlendirilmiştir, fakat bu değerlendirmenin zamanla yanlış olduğu görülmüştür. Aslında asit özelliği bulunmamaktadır. Bu nedenle kimi kaynaklarda Hyaluronik asit yerine "hyalüronan" ya da "hyalüronat" olarak da adlandırılmaktadır.
Doğal olarak oluşan bir glikozaminoglikandır ve viskozitesi (kayganlık), esnekliği ve diğer reolojik özellikleri sayesinde oküler kayganlaştırıcı ve eklemlerde kayganlaştırıcı ve şok emici bir sıvı görevi görür.
Hücre zarındaki fibroblastlar tarafından üretilir ve daha sonra hücre dışı boşluğa salınır.
Epidermisteki HA konsantrasyonu 15 μg/g ve dermiste 740 μg/g'dır; derideki HA'nın moleküler kütlesi 1 kDa'dır. Doğal HA, dermisteki HA'ya benzer doğrusal bir polisakkarit (karbonhidrattır) zinciridir.
İlk başlarda horoz taraklarından elde edilirken (allerji riski yüksek olduğu için) daha sonra bakteriyel fermantasyon yoluyla yüksek saflıkta elde edilmeye başlanmıştır. Yarı saydam bir viskoelastik jeldir. Türe özgüllüğü yoktur ve aşırı duyarlılık reaksiyonu riski o kadar düşüktür ki cilt testi gerekli değildir.
Moleküler kütlesi 0.1 ile 2.5 kDa arasında değişir.
Bir gram HA 6 litreye kadar su bağlayabilir.
Bu, bir üründeki HA yüzdesi ne kadar yüksek olursa (ml başına mg HA), su tutma kapasitesinin o kadar yüksek olacağı anlamına gelir.
HA'nın moleküler kütlesi ne kadar büyük olursa, ciltte o kadar yavaş parçalanır ve bu nedenle hidrasyon kapasitesi daha yüksektir. Yüksek konsantrasyon yerine yüksek moleküler kütlenin seçilmesi tercih edilir.
Mezoterapi için kullanılan HA çapraz bağlanmaz, yüksek düzeyde stabil değildir, çok akışkandır ve dolgular için kullanılan HA'dan daha kısa süre dayanır (hiyalüronidaz tarafından bozunma süresi çok daha kısadır).
HA'nın viskoelastik ve nemlendirici özellikleri, dermisin iyi bir hidrasyon durumunu korur; iki avantajı vardır:
Hücre dışı matrise iyi esneklik ve epidermisin çok yüzeysel katmanlarını hidratlamak için yeterli bir su stoğu sağlar.
Cildin yaşlanma süreci sırasında, dermisin mekanik özelliklerinin bozulması – yani elastikiyet ve turgor basınç kaybını önler.
Her 10 yılda bir (bireysel farklılıklarla), cilt kalınlığının %6'sını kaybeder. Bu işlemin tersine çevrilmesi, HA'nın doğrudan dermise (çoklu delinmeler yoluyla) enjekte edilmesi ve ardından restore edilen hidrasyon, elastikiyet ve turgor gözlemlenerek araştırılmıştır.
Cildimizde yeni doğan döneminden itibaren yoğun HA ya sahiptir. 30'lu yaşlardan itibaren azalan hyaluronik asit ile birlikte cilt elastikiyetininde azaldığı görülmektedir. HA yerine konulması ile elastikiyetin tekrar kazanılmasına çalışılmaktadır.
Cildimize enjekte edilen doğal çapraz bağlanmamış HA:
Cildi daha yüksek bir su bağlama kapasitesi ile nemlendirir ve hücre dışı matrisi oluşturur,
Fibroblastları yeniden aktive eder ve yeni kollajen, elastin sentezini indükler ve
endojen HA, serbest radikal süpürücü görevi görür.
HA uygulamasından 14 Gün sonra
Çalışmalardaki 14. gündeki sonuçlar
Artan mitotik indeks (hücre çoğalması) ile epidermisin proliferasyonu,
Elastik lif yüzdesinde belirgin artış, (Elastikiyet artışı)
Belirgin kolajen onarımı
Yapılan Çalışmalar Hyaluronik asidin 1. ve 2. gün uygulamasından sonra %30 oranınca cilt elastikiyetini arttırdığını göstermektedir. Bu elastikiyet kazanımı 3 ay (90 gün) devam etmekte ve devamında tekrar yapılan uygulama ile elastikiyet devamlılığı sağlanabilmektedir.
Tıbbi yayınlardan derlenmiştir. Şubat 2022 Yazar: Dr.Tolga Şahin
コメント